Bangkok’tan İnsan ve Nesne Manzaraları

00-ana foto.jpg

Bangkok’a daha önce gitmiş insanlardan duyduğum “kaotik, karmaşık, kirli, yorucu…” sıfatlarını cebime koyup, önyargısız olmaya çalışarak adımımı attım bu şehre. Daha ilk saatlerde gümrükte yaşadığımız problemler, sonrasında bizi kazıklamaya çalışan ve taksimetre açmayı reddeden taksiciler ve günün ilerleyen saatlerinde karşılaştığımız; bilmediğimiz kelimeleri yüksek sesle tekrar eden insanlar karşısında “kaotik” maddesinin yanına bir tık atmış oldum.

Her yerden sarkan elektrik telleri, binaların tepelerinden üzerimize damlayan -çoğunlukla nereden geldiğini de kestiremediğimiz- su damlaları, arabaların kornaları, insanların birbirine bakmadan neredeyse çarparak hızlıca geçip gitmesi… O an şunu düşündüm: “Zülfü Livaneli bu ülkenin hangi şehrinde huzuru bulmuş ve romanlarını yazmak için inzivaya çekilmişti?” Muhtemelen burası Bangkok olmamalıydı.

Bazı şehirler insana her şeyi kolayca sunar. Bütün güzellikler önünüzdedir; geniş meydanlar, bakımlı binalar, çiçeklerle bezeli parklar… Diğer yandan, Bangkok bütün güzelliklerini en beklemediğiniz anlarda karşınıza çıkarıyor. Bu güzellikleri bir sokak arasında, bir köşede, gizli bir avluda veya bir teras tepesinde saklıyor. Gözünüzün önüne serilmeyen tüm güzellikleri görmek için burada birkaç günden fazla vakit geçirmeniz, turist olmayı bir kenara bırakıp kendinizi Bangkok’a teslim etmeniz gerekiyor.  Okumaya devam et